Ülkemizde kısa film olarak çekilmiş ilk film 1914 senesinde Fuat Uzkınay’ın çektiği “Ayestefenos’ta bir Rus Abidesinin Yıkılışı” adlı filmdir. Ancak bu film,bugün kullanıldığı anlamda kısa film kategorisine girmediği gibi,1914’ten 1930’lara kadar bu ilkin devamı niteliğinde kısa film çalışmalarına rastlanmamaktadır.1930’larda Türkiye’de ilk sesli belgesel kısa filmler karşımıza çıkar.O dönemde İpek Film’de senaryo yazarı ve yönetmen olarak çalışan Nazım Hikmet,ilk denemesi olan ve dönemin bir çok gözde oyuncusunu bir araya getiren bir orta oyunu filmi,”Düğün Gecesi/Kanlı Nigar”(1933) ile dikkati çeker.
O dönemde çekilen uzun ve kısa metrajlı birkaç filmin, resmi kuruluşların ve ticari yapımcıların tekelinde olması yüzünden, bu yıllarda Türk sineması sürekli bir belge filmi yapımcılığından mahrum kalmıştır. Böylece,1930’lardan 50’lere kadar, durgun bir dönem yaşanmıştır.1950’lerde kıpırdanış başlamış, çoğunlukla haber-savaş-kurgu filmleri çekilmiş, ve bu dönemden sonra resmi kurumların ve bakanlıkların desteğiyle bu tür propaganda filmleri oldukça yaygınlaşmıştır.
1960’lı yıllara gelindiğinde ise, Türkiye’de kısa film adına en önemli oluşum gerçekleşir: “Hisar Kısa Film Yarışmaları”. Robert Kolej’de okumakta olan birkaç genç, sinemaya alternatif anlamda el atma ihtiyacı hissederek,20 Ocak 1963’te Robert Koleji Sinema Kulübünü kurarlar. Aralarında Özer Kabaş,Üner Biricikli,Ömer Bilgin,Faruk Seyrek,Hasan Gürdal,Ersan Pertan gibi isimlerin bulunduğu bu kulübün ilk işi bir yayın organı çıkarmak olur.1966 tarihinde ilk sayısını çıkardıkları “Görüntü”de,devrimci sinema,kısa film ve örgütlenme üzerine teorik tartışma yazıları yayınlarlar. Amaçlarını, “önce sinemayı tanıtmak ve bu yolla sinema seyircisi yetiştirmek, sonra da yeni sinemamızın kurulmasına film çalışmaları ile yardımcı, hatta öncü olmak” olarak tanımlarlar. Bu amaçla, ilkini 18-21 Haziran 1967’de gerçekleştirdikleri “1.Hisar Kısa Film Yarışması”nı düzenlerler. Hisar Kısa Film Festivali’nin ikincisi 1968’de,üçüncüsü 1969’da yapılır. Bu yıllarda kendi içlerindeki bölünmeler ve dışarıdan gelen baskılar yüzünden zor dönemler atlatırlar. 1968-69 yıllarında kısa filmlerde sosyo-kültürel etkiler belirginleşmiştir. Özellikle politik tavır içeren bu filmlerden günümüze kalan örnek neredeyse yoktur, bir ihtimal kaybolmuş, unutulmuş ya da devlet tarafından yok edilmiştir.
Hisar Kısa Film Yarışmalarından sonra sinema adına yapılan en önemli oluşumlar, Sinematek Genç Sinemacılar ve Yeni Sinemacılardır. Türkiye’de kısa filmlerin belirgin bir şekilde yaygınlaşması 1980’lerin sonlarına rastlamaktadır. Bunda açılan sinema okulları, sinema kulüpleri ve festivallerin etkisi büyüktür; ayrıca video formatı gibi kolaylaştırıcı teknik gelişmeler de etkilidir. Kısa film adına yapılan bir diğer önemli etkinlik,80’lerde başlayan ve 90’lı yıllarda uluslararası bir film festivaline dönüşen İFSAK Ulusal Kısa Film Yarışması’dır. Hala devam etmekte olan ve şu an Türkiye'nin en olgun kısa film festivali olduğunu söyleyebileceğimiz İFSAK Kısa Film Festivali, yurtdışından katılan kısa film örnekleriyle Türk seyircisinin kısa filme bakış açısını büyük ölçüde değiştirmesinde öncü olmuştur. Bu organizasyon, büyüyerek,Uluslar arası İstanbul Kısa Film Günleri’ne dönüştükten sonra,neredeyse İFSAK’tan bağımsız bir hal almıştır. İFSAK dışında sayılabilecek bir diğer festival de, kısa filmlerin ağırlık taşıdığını söyleyebileceğimiz Ankara Film Festivali’dir. Bunlara ek olarak, Antalya Altın Portakal Film Festivali ve İzmir Kısa Film Festivali gibi organizasyonlar kısa film için olumlu adımları oluşturur. Anadolu, Boğaziçi, Ege, Marmara, Maltepe, ODTÜ, Sabancı, Selçuk, Uludağ ve Yıldız Teknik gibi üniversitelerin bünyelerinde düzenlenen kısa film yarışma ve festivalleri, özellikle gençlerin üretimlerini objektif olarak ortaya koyduklarından dolayı, kısa filmin gelişimine katkı sağlayan en önemli unsurlardır. Aşağıdaki liste, (çoğu hala devam eden) kısa film yarışma ve festivallerini göstermektedir:
Ada Kısa Film Festivali
AFM Kısa Film Festivali
Akbank Kısa Film Festivali
Altın Koza Film Festivali
Anadolu Üniversitesi Kısa Film Festivali
Animasyon Filmler Festivali
Ankara Film Festivali
Antalya Altın Portakal Film Festivali
Avrupa Gençlik Festivali
Avrupa ve Akdeniz Kısa Metrajlı Film Festivali
Bil's Kısa Film Yarışması
Bilkent Üniversitesi Öğrenci Filmleri Festivali
Bodrum Çevre Filmleri Festivali
Columbia Tristar Kısa Film Yarışması
Ege Üniversitesi Kısa Film Festivali
Foça Çevre Filmleri Festivali
Güneydoğu Avrupa Ülkeleri Gençlik Festivali
Halikarnas Balıkçısı Kısa Film Maratonu
I-Can Kısa Film Yarışması
İF İstanbul Bağımsız Filmler Festivali
İFSAK Kısa Film ve Video Festivali
İstanbul Ulusal Kısa Film Festivali
İzmir Kısa Film Festivali
Kısa Film Haftası
Kısa Metrajlı Komedi Filmleri Yarışması
Körler Federasyonu Kısa Film ve Senaryo Yarışması
Köyceğiz Altın Aslan Film Festivali
Kuşadası Kısa Film Şenliği
Maltepe Üniversitesi Kısa Film Günleri
Marmara İletişim Kısa Film Günleri
ODTÜ Kısa Film Buluşması
Öğrenci Filmleri Festivali
Öğrenci Kenti Festivali
Özel Radyo ve Televizyon Yayıncıları Derneği Kısa Film Yarışması
PASO Öğrenci Filmleri Festivali
Sabancı Üniversitesi Kısa Film Günleri
Selçuk Üniversitesi KISA-CA Film Festivali
Senin Filmin Kısa Film Yarışması
Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali
Uludağ Üniversitesi Sinema Topluluğu Kısa Film Festivali
Uluslararası Çevre Filmleri Festivali
Yıldız Kısa Film Festivali
Bu uzun liste ve genç oluşumlar, kısa film alanındaki gelişimi müjdeliyor gibi gözükse de, 2000’li yıllara ulaştığımızda, ülkemizde kısa film hala sektörleşememiştir. Kısa film üretiminde önce lokal, sonra ulusal birliğin oluşması gerekmektedir. Bu sayede diğer örneklerin daha hızlı gözlemlenmesi sağlanarak, ürün çeşidi ve kalitesi artacak, gençlerin, görüntü yönetmenliği, senaristlik ve oyunculuk gibi, kısa filme gerekli dallarında, branşlaşmalarına sebep olacaktır. Kısa filmciler, Sinema-TV-Medya sektörüne hizmet veren profesyonel kişilerle temasa geçerek onların bilgi ve tecrübelerinden yararlanmalı, karşılığında kaliteli yapıtlara imza atarak etkileşimi sürdürmelidirler. İFSAK Kısa Film Festivali’nin kurucularından Hilmi Etikan'a göre kısa filmi kurtarmanın birkaç yolu var. Bunlardan ilki, Fransa'da "Unifrance", Yunanistan'da "Greek Film Centre", Macaristan'da "Hungary Film Unio", Meksika'da "Instituto Mexicano de Cinematografia" ya da İran'da "Iranian Young Cinema Society" örneklerinde olduğu gibi Türkiye'de de özerk bir "Ulusal Sinema Merkezi" kurulması gereğidir. Bu merkezler kısa ve uzun metrajlı filmlerin yurtdışına pazarlama sürecinde aktif rol oynar. Örnek olarak, Fransa Ulusal Film Merkezi Unifrance, Fransa’da üretilen filmlerin şeceresini tutar, düzenli olarak bastırdığı katalog ve cd’leri diğer film merkezlerine gönderir, yönetmen ve yapımcı adına filmleri festivallere yollar, yönetmenlerin yurtdışı festivallerine katılmasını sağlar. Bu noktadan hareketle, yurtiçindeki film organizasyonlarını birbiriyle ilintili kılmak, filmlerin yurtdışı promosyonunu yapmak ve film üretimine destek olmak hedefiyle, Türkiye’de de bir ulusal film merkezinin kurulması gereklidir.
İkincisi, Danimarka'da "The National Film School of Denmark", İngiltere'de "London Film Scool", Polonya'da "Polizsh National Film-TV& Theatre School", İsveç'te "Swedish Film Institute", İsrail'de "Camera Obscura School of Art" gibi yurtdışı örneklerinin bulunduğu nitelikli sinema okulları kurulmalıdır. Bu yüksek okulların, bir fakültenin bölümü olarak değil, yetenek sınavı ile öğrenci alan ayrı birer eğitim merkezleri olarak çalışmalı, ve daha ilk yıldan başlayarak, yönetmen asistanlığı, ses, kurgu, senaryo, oyunculuk ve sanat yönetimi gibi bölümlere ayrılmalı, uygulama ağırlıklı bir program izlenmelidir. Üçüncüsü, Avusturya'daki "Sixpackfilm", Belçika'daki "La Boite Production", Fransa'daki "Premium Films" gibi, kısa filmleri finanse eden ticari prodüksiyon şirketleri, Türkiye'de de kurulmalı, böylece kısa film yönetmenlerine, proje aşamasından filmin gösterim aşamasına kadar ciddi parasal destekler sağlanmalıdır. Bu tür eksiklikler ve kısa filme yaklaşım farklılığı, bugün üretilen kısa filmlerin bütçelerinde kendini açıkça göstermektedir: Yurtdışında 50 bin Euro’ya çekilen filmler dahi varken,Türkiye’de ortalama maliyet 2 milyardır.Ülkemizde,daha önce tartıştığımız gibi,kısa filmler “öğrenci filmleri” olarak nitelendirilmekte, çoğu Avrupa ülkesinde ise kısa film, profesyonel prodüksiyonlarla yapılan bir deneme sahası olarak varsayılmaktadır.
Oysa ki, “Neden Kısa Film” başlıklı yazımda ele aldığım özellikleriyle, kısa film, bugüne dek Türkiye’de yetişen bir çok yönetmenin adeta okulu olmuştur ;dolayısıyla daha çok önem verilmesi gereken bir alandır.Bu yönetmenlere ve kısa filmlerine temel olarak şu örnekleri verebiliriz:
Çağan Irmak: "Masal", "Kurban", "Bana 'Old and Wise'ı Çal"
Derviş Zaim; "Kamerayı As"
Fatih Akın; "Sensin (You're The One!)", "Getürkt"
Handan İpekçi; "Cumhur Bey"
Sinan Çetin; "Baskın", "Halı Türküsü"
Kudret Sabancı; "Batan Güneşin O Eski Hikayesi", "Mutfakta Biri Mi Var?"
Mustafa Altıoklar; "Sniper", "What's Gonna Happen Next?", "Murder at First Degree", "Lapsus", "Balcony", "Agony", "Footsteps", "My Line"
Nuri Bilge Ceylan; "Koza"
Reha Erdem; "İnsan Nedir ki?"
Tayfun Pirselimoğlu; "Dayım", "Sükut Altındır"
Serdar Akar; "Tanata Masturi", "Kan Kardeşler", "Romeo ve Juliet", "Kalbim Bir Ada Olmaz mıydı Sana?"
Bugün hala yetişmekte olan kısa filmcilere baktığımızda ise, Türkiye’de yılda üç yüzün üzerinde kısa film üretildiğini görüyoruz.Hepsi kayıt altına alınmadığı için rakam hakkında net bir şey söylemek zor; 1000 kadar filmin çekildiğini iddia edenler bile var. Hilmi Etikan, 27 yıl önce ilki gerçekleştirilen İFSAK Kısa Film Festivali’ne, ilk dönemlerde 15 film başvurusu olduğu halde, sinema okullarının arttığı yıllarda bunun 50-60’a çıktığını söylüyor; günümüzde ise bu rakam iki yüzün üzerine çıkmış durumda. Daha da çarpıcısı,Türkiye’nin en önemli kısa film internet sitelerinden biri olan www.kameraarkasi.org adresinde özgeçmişi kayıtlı olan 1000’e yakın “kısa film yönetmeni” karşımıza çıkıyor. Yıllardır bu işin içinde olan, yaptıkları organizasyonlarla Türkiye’de kısa filmi bu günkü seviyeye taşıyacak kadar tanıtmış bir çok kısa filmci ise, incelediğim röportajlarında, bu sayılardan aslında şikayetçi olduklarını dile getirmekten kaçınmıyorlar. Değinilen sorunların en önemlileri; kısa filmlerin nicelik olarak artması ancak niteliklerinin azalması, ve film yapımının teknolojik gelişmelerle kolaylaşmış olmasından itibaren, filmlerin çabuk ve özensiz üretilen, paralel olarak çabuk tüketilen hale gelmesi. İçerik olarak yapılan diğer eleştiriler ise, gençlerin reklam filmleri ve kliplerden etkilenerek,”görsel” bütün çalışmalara “kısa film” etiketini yapıştırmaları ve etki peşinde koşarken bir hikaye anlatma amacından uzaklaşmaları. Kısa filmin sağladığı özgürlük ortamının ülkemizde kimileri tarafından bu denli yanlış yorumlanması ve kullanılması, “Türkiye’nin Kısa Filmi” olarak nitelendirilebilecek bir kısa film dili oluşamaması sorununu beraberinde getirmekte.