Pozcu - Claire Dederer

17.10.13


Pozcu, sırt ağrısı gibi basit bir sebeple yogaya başlayıp, içine girmeye çalıştığı her pozda kendi ile ilgili bir şeyler öğrenen bir kadının yol günlüğü. 

Yazarı Claire Dederer, Pozcu’yu "Yirmi Üç Yoga Pozunda Hayatım" başlığıyla özetliyor ve yoga üzerinden metaforlarla yaşamını sorguluyor. Bu sorgulama o kadar dürüst, açık yürekli ve samimi ki, insana her sayfasında en az bir kez “Ben de, ben de!” dedirtip kahkaha attırıyor. 

Baştan başlayalım. Claire Dederer 31 yaşında bir anne, bir kitap eleştirmeni, sırtı ağrıyan biri. On yıl önce bebeğini emzirirken belini sakatlıyor ve kasanın arkasındaki kadından, köşedeki evsiz adama kadar, herkes tarafından yogaya başlanması söylenince, tüm önyargılarına rağmen ilk dersine kaydoluyor.

"Yogayı nefsine düşkün orta yaşlı, bolca vakti olan kadınların veya bir zamanlar jimnastikçi olan, sıskalık düşkünü vejetaryen 22 yaş grubunun yaptığını düşünüyordum. Ayrıca, beyaz insanların, koyu tenli insanların geleneklerini kullanarak bir dönüşüm aramaları fikri de bana rahatsız edici geliyordu."

Claire Dederer, ilk yoga dersinden kitabın sonuna kadar, önyargılarını ve sorgulamalarını sansürsüz bir şekilde paylaşıyor. Ne bir edebi kaygısı var, ne de egosal. Lafını hiç esirgememesi, hazırcevaplığı, kendiyle dalga geçme gücü ve başarısızlıkla barışıklığı, en mesafeli insanı bile empatiye çekecek türden. Pozcu’yu en iyi ifade edebilecek sıfat, samimi. "Orada, ayağım başımın arkasında, bir moron gibi oturuyordum. Kim ayağını başının arkasına koyar ki?"

Yoga, Claire’in hikayesinde yalnızca bir ilham kaynağı. Daha ilk asanası itibarıyla, vücudunda bunca yıldır varlığından haberdar olmadığı bir şey ile yaşadığını fark ediyor: Korku. Claire, herşeyi doğru yapma kaygısı olan herkesden biri. Jenerasyonunun yetiştiriliş tarzı ve edindiği annelik misyonu, onu şartlar ne olursa olsun “iyi” olmak zorunda bırakmış. Mükemmel olmak için gösterdiği korkunç efor altında sırtı gitgide daha da kamburlaşmış. Kendinden beklenenlere aldırış etmeyen herkesi ölümüne kıskanıyor. Evliliği ve anne olduktan sonra yaşadığı değişimle nihayet yüzleşirken, tüm etiketlerinden başını beş dakika kaldırıp, olduğu insanı en baştan keşfetmeye çalışıyor. ”Yoga yepyeni bir insan olma projemin bir parçasıydı” diyor ve özgürlük arayışına çıkıyor… 

"Pozcu", yoga sayesinde, iyi olmak için mükemmel olmaya gerek olmadığını uzun yoldan fark eden birinin, öğrendiklerini içtenlikle aktardığı bir kitap. Dürüstlüğü ile kafa açan ve kendi hayatımıza bakışımızı değiştirmeyi başaran bir deneyim aktarımı."Pozcu, Dederer’in en çok ihtiyacı olan şeyin daha az iyilik ve daha fazla neşe olduğunu keşfedişinin hikayesi" ve gerçekten çok neşeli.

Pozcu, kesinlikle son zamanlarda okuduğum en iyi anı romanı. ”Yoga insanı” ol, anne ol, kadın ol, feminist ol, veya sadece biraz olsun kambur ol; kendinden çok fazla şey bulacağın, senden az bir şey değiştirecek, her türlü çok seveceğin bir kitap. Acil okumak, acil yogaya başlamak lazım…



Paylaşmadan Edemeyeceklerim - Altını Çizdiklerim :)

"Yoga’da çok kötüyseniz, doğru yerdesiniz. Umarım bugün herkes kendine gerçekten berbat olma ve mükemmel olma iznini verir. Gerçek yoga mükemmel poz değildir; o gerçekte, hissettiğiniz en berbat pozdadır. Onu dışarıdan içeriye mükemmelleştirmek yerine, içeriden dışarıya doğru hissedin."

"Aklıma ani bir düşünce geldi: Ya iyinin karşıtı kötü değilse? Ya iyinin karşıtı gerçekse?"

"Kimsenin size çocuk doğurduktan sonra değişmeyeceğinizi, aynı zekaya sahip, aynı kadın olarak kalacağınızı söylemesine izin vermeyin."

 

©Copyright 2011 ... | TNB | Blogger Blog Templates