İşkence Sineması Kuşağında Bu Hafta: ‘Dehşet Odası’
İşkence pornosu akımının son marifeti « Dehşet Odası », bu hafta huzurlarımızda. Senaryosu, ‘Telefon Kulübesi’ ile ayakta alkışladığımız Larry Cohen’e ,yönetmen koltuğu “The Killing Fields” (7 dalda adaylık,3 Oscar ödülü) ve “The Mission” (Altın palmiye, bir o kadar daha Oscar adaylığı) gibi başarılı dramalarla çıkış yapan Roland Joffé’e ait olunca; merakımıza yenilip, Hostel 2’den sonra ettiğimiz tövbeleri bozma gafletine düşmemiz mümkün..
Yapımcıları, ‘Dehşet Odası’nı, korkular ve kişisel cehennem fikri üzerine kurulu, içinde aşk hikayesi barındıran bir psikolojik gerilim diye lanse ediyor, ve 24 dizisi ile parlamış Elisha Cuthbert’in yükselen popülerliğini koz tutuyorlar. Yirmi dört yaşındaki oyuncunun canlandırdığı kadın kurbanımız, mükemmel hayatı ile cezalandırılmayı çoktan hak etmiş bir süper model. Uyandığında, kaçırılmış ve işkence görmek üzere dehşet odasına kapatılmış vaziyette. Odadaki ekranda, kendisi ile yapılmış röportajların görüntüleri dönüyor : En büyük korkusunun yalnızlık ve karanlık olduğunu söylüyor, pek zeki sapık seri katilimiz de, onun korkularıyla sadistçe oynuyor. Bir süre sonra, yan odadaki diğer kurbanı (Daniel Gillies) fark ediyor, kaçma mücadelesine onunla birlikte devam ediyor, ve çok şaşıracaksınız ama, aralarında bir aşk başlıyor.
Filmin bundan sonrası, sizi daha da şaşırtma (!) iddiasında olduğu için, hikaye hakkında daha fazla bir şey söylememeliyim. Zaten afişi, karşı karşıya olduğumuz film tipi hakkında gerekli uyarıyı yapıyor. Tahmin edebileceğiniz klişelerinden daha fazlası, hele hele herhangi bir psikolojik derinlik kesinlikle yok. Yine de, eğer ki söz konusu tür için, ‘takdir etmem ama merak ederim’ diyenlerdenseniz, afişe malzeme olan kum sahnesinin dahi, testere’gillerin en iddiasız sahnelerinden vasat olduğunu bilmelisiniz. ‘Dehşet Odası’ ucuz ve başarısız bir taklit derlemesinden öteye gidemiyor; istismar kolaycılığına kaçan ve anlamsız yere moda olan işkence pornosu türünü bile layığıyla temsil edemiyor. Tahmin edilebilir sürprizleri,gülünç diyalogları ve Elisha Cuthbert’in kötü oyunculuğu da cabası..
Kısacası, bir güzel kadın kurban, bir miktar işkence, bir adet seks sahnesi, bir de sürpriz son formülü ile ;gerilim sinemasının, belki de gelmiş geçmiş en kötü trend’inden nasibini almaya çalışan ‘Dehşet Odası’, yalnızca haftanın en başarısız filmi olmaya değil, bardağı taşırarak türünün kuyusunu kazmaya da aday. İşkence sineması kuşağı, 26 Ekim’de ‘Testere 4’ ile devam edecek..
Title
Author description.......................