pastel

1.12.11

Bir klişe vardır hani: Çocukken yaptığımız resimler hep daha renkliydi, rengarenkti. 

Çocuğun kıyafetleri rengarenk. Annesi giydirdi. Büyüyünce hep siyah, beyaz, gri filan giyecek, biliyorum, diye iç geçirdi. Çocuğa kalsa, çorabının tekini başka, diğer tekini başka giyerdi. Annesi o kadarını akıl edemezdi.

Yere uzanmış, resim defterini önüne almış, pastel boyalarını etrafa saçmış. Siyah boyanın boyu biraz daha kısa, etrafındaki kağıt biraz yırtılmış. Annesi, "Kızım masada yapsana resmini" diye söyleniyor yine, "bari halıya uzan, üşüteceksin." Duymamazlıktan geliyor. Hayır, duymuyor. Rahatı yerinde: Henüz büyümedi, her söyleneni duymuyor.

Bembeyaz bir sayfayı rengarenk yapıyor. Çizdiklerinden bir şey anlaşılmıyor. Derdi bir şey anlatmak değil. Derdi boyamak. Renk renk yapmak. Her rengi kullanmak. Büyüyünce, bunu da kaybedecek.

Eserine baktı. Mutlu. Birden heyecanlandı. Müzik yükseldi. Siyah boyayı aldı. Bi duraksadı. Hızla boyamaya başladı.

Resminin üstünü simsiyaha boyadı. Galiba büyüdü.

0.5 kalemini aldı, ucunu çıkardı. Siyah boyanın üstüne ismini kazıdı. Altından fosforlu renkler göründü.
Çok beğendi.
Yeni bir sayfa aldı. Bembeyaz. Baştan başladı. Rengarenk. Siyah. Fosfor efekti.
Hayatı boyunca hep bunu yapacakmış gibi.
Ayağında hep aynı çorabın her iki çifti.

Bir klişe vardır hani: Çocukken yaptığımız resimler hep daha renkliydi, rengarenkti. 
Gerçekten mi? Hala aynı resmi yapıyoruz sanki? Boyalarımız bitmediyse tabi.

NB: Bu yazı da aslında resim ödevi.


 

©Copyright 2011 ... | TNB | Blogger Blog Templates