Ben artık içmiyorum

4.8.11

Küslükten, kırgınlıktan, kılçıklıktan feci kıllanıyorum. Tek taraflı, olaysız, sessiz sedasız, kendi halinde olsa, hatta karşımdakinin ruhu duymasa da; benim hissiyat bir defa değiştiyse, içim rahat etmiyor. Geçsin diye, geçti mi diye gözümün içine bakıyorum. Bir şeyleri hatırlayıp sinirlenince yine kendime sinirleniyorum. Bazı şeyler geçmez. Öğrendim onu. Ama geçmeyeceğini kabullenmek geçmemesine kızmamı engelleyemiyor.

Çok küçükken çok etkilendiğim bir hikaye vardı. Kim anlatmıştı, nereden okumuştum bilmiyorum, hiç sanmıyorum ama anneannemden şüpheleniyorum. Bilen varsa düzeltsin, aklımda kaldığı kadarıyla şöyle bir şeylerdi: Bir adam ve en yakın dostu, yıllardır her haftanın aynı akşamı buluşup birlikte şarap içer, hayat hakkında sohbet eder, dertleşirlermiş. Sohbete doyum olmaz, bir şişe biter diğeri açılırmış. Aralarından şarap sızmayan iki dostun arasına bir gün şimdi hatırlayamadığım bir şey girmiş. Küsmüşler, yıllarca görüşmemişler. Günlerden bir gün, küsen dost yaşlanıvermiş. Hem o gün bugündür şarabını tek başına  içerken eski dostunu hep çok özlemiş. Hep eski günlerdeki gibi olmak istemiş, gururuna hiç yedirememiş.  Artık vaktinin dolduğunu fark edince, eski dostuna “gel son bir kez birlikte şarap içelim” diye haber göndermiş. Böyle gitmek istememiş. Dostu cevap olarak “Ben artık şarap içmiyorum” demiş. 

Birine kırılınca, tamir etmemize çalışmak yerine, “siktir et gel içelim” demek istiyorum. Ama o zaten hiç bir zaman içmiyordu. Aklıma bu hikaye geliyor her seferinde.


NB:
Peki: Çocukken etkilendiğimiz şeyler mi büyüyünce kim olduğumuzu belirliyor, yoksa büyüyünce kim olacağımız çocukken bizi etkileyen şeylerden mi belli?
Gelinim Sen Anla: Bu da tweet olacaktı yine, kendimi frenledim, buraya şeettim :)



 

©Copyright 2011 ... | TNB | Blogger Blog Templates