Dibine Kadar

22.4.09




Duman, 4 yıllık aradan sonra, bir 4 Mart sabahı, yeni iki albümünden birer parçayı web sitesine ekledi. Ben ‘Dibine Kadar’ı daha çok beğendim, daha Duman’cı arkadaşlarımın tümü ‘Senden Daha Güzel’i. ‘O zaman sen Duman 1’i al, ben Duman 2’yi’ türü gereksiz esprilerle, grubun çifte albüm tribini beğenemediğimizi ilan ettik. Ben her seferinde ‘aman o adamlar klip düşmanı yaa!’ diye sinirlendiğimden, ilk video hangi parçaya gelir diye konuşmadık bile.

Geçen hafta, ‘Dibine Kadar’ klibi yayına girdi ve daha fazla kendimi tutamaz oldum. Bu yazı boyunca, Duman’ı anlamayıp yanlış konuşma riskime karşı, öncelikle, dibine kadarcı değil, ortamcı dinleyicilerinden olduğumu belirtmemde fayda var. Benim algımda, Duman, konser grubudur. Gaza da efkara da getirir, iyi içirir; hali duman geceler tattır tuzdur. Takipçileri üçe ayrılır: Duman konseri alkolsüz olmaz diyenler, alkollü alkolsüz her yer ve koşulda Duman dinleyenler ve yaşı alkollü organizasyonlara yetmeyenler. Bu son kategorinin çoğunluk olduğu önyargısı, dibine kadar Duman’cıları sanki biraz üzer.

Duman söz konusu konsensüsten gocunmuyor olsa gerek, son klibi ile gözümüze gözümüze sokuyor. Müziği iyice olgunlaşmış, Kaan’ın vokali güzelleşmiş, yine ne güzel yazmış, şuna da buna da geçirmiş, kıvamına ermiş derken, ilk klip ile kitlesel dumura uğruyoruz. İmaj kaygısı Duman gibi bir grup için küçük hesapsa ve videonun konsepti iyi niyetle seçildiyse, hatta kendi içinde satır araları olan bir stile sahipse bile; bu izlediğimiz şeyi değiştirmiyor…



Bir grup Bostancı Gösteri Merkezi genci, düşük bütçeli Türk rock kliplerinden fırlamış doğal ortamda, dere tepe düz, Kaan Tangöze’nin sesine doğru ilerler. Parçanın nakaratına yetişebilmek için (ya da koşulmayan bir orman klibine ülkemizde rastlanmadığından) koşmaya başlarlar. Birkaç genç kızımız Duman’ın yanına vardığı için mutlu, hoplak zıplakken; talihsiz bir tayfa az önce tırmandığı tepeden geri inerek hala onları aramaktadır. Bir kısım genç, müziğe kendini kaptırmış coşmakta, bir kısmı tekrar tekrar yukarı aşağı yapmaktadır; ortak noktaları ise yüzlerindeki gülücük ve kameradan kaçıramadıkları bakışlarıdır. Çocukların günahı da yoktur hani, bu yeni albümün ilk canlı performansıdır ve parça yayına henüz girdiğinden, bir çoğu sözleri bilmemektedir, bazısı hemen ezberlediğini ortaya koymaya fazla heveslidir, bazısıysa ancak son take’lere yetişebilecektir. Duman her zamanki hissiyatıyla müziğini yapmakta, ‘anlamadın, bir o anladı’ diye içlenmekte ve Kaan’ın derin sitemine güler yüzle, ağzı kulaklarında dans ederek eşlik etmek gerekmektedir (ya da 100 kişilik fan kitlesinden oluşan figürasyonu yönetmek -Türkiye’deyken- Yon Thomas için bile zordur). Kadraj kime yönelse tribüncülük oynamaya başlar, eller havaya klişesinden sıyrılmak imkansızdır ve yönetmen her ‘jump!’ dediğinde birkaç sıra halinde zıplayıp kafa sallamak gerekmektedir. Senkronu tutturma zorluğu yetmezmiş gibi, bu çocuklar koşa koşa geldikleri konseri grubun arkasından izlemektedirler! Halbuki Yon amca doğru trafik verip, izleyicinin arka amorsundan çekse, hem şanslı azınlık Duman ağabeylerinin yüzlerini görecek, hem ortamın bir mantığı olacak, hem de olası tipitipler biz ekran başındakilerin gözünü almayacak ve performansı izlenebilir kılacaktır. Üç dakikalık, ‘harbiden bayağı bir boş’ görselin ardından, ucuz kamera tripleri özenle doruk noktaya ulaştırılır, montaj tavan yapar, ve klip 23 Nisan coşkusuyla sona erer.

Kulağa sinirli geldiyse, dibine kadarcıların affına sığınarak ‘bu mudur?’ diye sormak isterim..
Duman’ı kim anlıyor, ben hiç anlamadım.


( Ha ama konsept sizi açtıysa, başarılı bir versiyonu için şuraya buyurun)
 

©Copyright 2011 ... | TNB | Blogger Blog Templates