metafor

30.4.12


Biramızı açalım ve metaforda boğulalım.

Kaporasını verdiğim ilk evi, aslında tutmak istemediğimi, eve gelir gelmez internette panik bir şekilde daha güzel bir alternatif aramamdan anlamıştım. Hemen şimdi bir ev göreyim; haftalardır bulamadığım ev şimdi karşıma çıksın. Zaten “asla ev’lenemeyecek” biri olduğuma da o anki çaresiz paniğimden uyandım.

Evet karşıma çıktı. Çünkü hayat öyle bir şey. Aradım. Evde kiracı olduğu için Salı’dan önce gösteremeyeceklerini söylediler. O evi görmeden bu evi tutamam. Google amca, o ilanın bir versiyonunu bul bana. Buldu. Başka bir emlakçıda. Tabelası tanıdık bir emlakçıda. Adama derdimi anlatıyorum, öyle gözüm dönmüş ki bakın diyorum; bir evi tutmak üzereyim, şöyle söyleyeyim ya orayı tutacağım ya burayı, bana yarın göstermeniz lazım burayı. İnatlaşıyoruz. Randevulaşıyoruz. Randevu saatine kadar kafamda diğer evin üzerinden öyle sular geçiyor ki, kaporamı bile geri almayı başarıyorum. Hem de bi sürü bi sürü “iyi ki tutmamışım”larla.

Şimdi flashback: Emlakçıların ilkinden sokağın ismini öğrenmişim. Bir eve kapora vermişim, evi tutmuşum. Emlakçı Salı’dan önce gösteremem demiş. Elimde sadece sokağın ismi var. Bastım Ogün Sokak’a. Ne binada ne daire varsa tek tek bakıyorum. Tabela yok. Doğru ya, hala kiracı var evde. Balkonunun baktığı yeri hatırlıyorum: Ağaç. Ağaçları ölçüyorum tartıyorum, hangisidir tahminleri uyduruyorum. Refah apartmanı var orda, o gibime geliyor. Benim tuttuğum ev de Huzur Apartmanı’nda. Hayat çok salaksın, diyorum.

Dönelim: Evi gezmeme 1 saat var. Nedense ev sahibi de gelecek gibi bir teori uyduruyorum. Bu zamana kadar bu kadar ev gezdim hiç öyle olmadı. Neden bilmiyorum, süsleniyorum püsleniyorum. "Evinizi kızımıza istemeye geldik" kıvamında geziyorum. Annemi alıyorum, çıkıyorum.

Flashforward: İnsan aşık olacağı zaman, bunu hissediyor. Önceki paragraflarda gizli başka bir bilinçaltı var da diyebilirsiniz tabi, ama biri bir eve bakacak diye niye bu kadar pırpırlanır ki. İlk görüşte aşk diye bir şey yok; o iş 1 saat önce başlıyor. Aklınızda bulunsun.

Emlakçı Caddebostan’ın en sevdiğim 3. sokağının sonunda. Bana Salı’ya kalmadan bu güzelliği yapan abi, bu zamana kadar karşılaştığım tek düzgün emlakçı. Öyle ayaklar öyle raconlar gördüm ki. Tesadüf tabi. Herşey doğru gidecek, her şey romantik komedi kıvamında olacak. Ev, Caddebostan’ın en sevdiğim 2 sokağının ortasında çıkacak. Orasıdır sandığım apartmanda, o ağaçtır sandığım ağacın karşısında. Vay arkadaş yaa, abartıyorum sanacaksınız galiba.

Evde genç bir çift yaşıyor. Çok da dağınıklar. Çocuk çok yakışıklı, kız çok güzel. Başka türlüsü olamazdı diyorum. Ev sahibi de orada. Gerçekten. Şu şen şakrak, orta yaşlı bekar, kafa hatunlardan. Çok belli. Onun annesi olduğun belli yani.

Ev gıcır gıcır mı, değil. Sağ cepteki kağıt üstündeki kriterlerin hiç birine uymuyor olabilir. Banyosu-mutfağı güzel. Size böyle demem lazım daha doğrusu. Benim dikkatimi çekense banyosunun şu yazlık ev tarzı oluşu. Etrafında midyeleri eksik bi tek. Veya ben öyle hayal ettim, çünkü fotoğraflardan balkon sandığım yeri görmüş bulunmuştum...

Görür görmez: Burada çay içmek, kitap okumak, burada bira içmek, burada sigara içmek.. Yemyeşile bakmak, hiç İstanbul’da olmamak. Bodrum’da o koltuk. Bodrum’daki şu hayali turuncu şezlongun arkadaşı. En klişe ama en net tabirle, insanın ömrüne ömür katılması. Bodrum’daki evinden çıktığında, insanın “Bodrum’da yaşasam tek özleyeceğim şey” dediği sokakta olması. Blok girişinin birinin Benzin, diğerinin Bi Buçuk’a varması. Şimdi, o üzerinde mantıklı mantıklı maddeler yazan kağıdı yavaşça yere bırak. “Nasıldı?” sorusuna tek cevap “Çok Gökçe”. Zaten aşk da o demek. Sol cepteki buruşturulup buruşturulup atılamayan kağıtta yazanlar demek.

Sonuç: Evi tutamadım. Bazı 2 kağıtta da geçmeyen, çok geçerli sebepler yüzünden imkansızdı; uzun ve kendince haklı bir hikaye. Paralel bir hayatta o evi tutmuştum ve bizimkilerle onu ölümüne içerek kutluyordum şu an. 3. bira sonra yine tereddüt etmiyor muydum, ediyordum. Ben hep ederim. Ama çok az eve aşık olabilirim. 



İçme programımı iptal ettim, canım sıkkın diyip eve döndüm, bir bira açtım, üzülmemeye çalıştım.

Kafamdan hayatta benim için önemli olan her şeyde tam da bu senaryonun aynısının gerçekleştiğini atamadım. Metafordan kurtulamadım.

Ev arama sürecinin bu 2 damar gününde bambaşka şeyler anladım. Garip bir vizyona bağladım. Zaten ondan tiltlendim triplendim de buralara yazdım.

Bu hikayenin sonu ne olacak, nasıl olacak daha da merak ediyorum şimdi.

Bir bira daha açılır yani.
 

©Copyright 2011 ... | TNB | Blogger Blog Templates